Tren Yolculuğuna Dair
GEZIDENEME
Muhammed Üstündağ
5/7/20253 min read


Akdeniz sahili boyunca yaptığımız yolculuk bize çok hoş manzaralar sundu. Bir yanda masmavi deniz, diğer yanda yeşil dağlar ve toprak rengi kayalıklar. Uzaklarda ve yakınlarda küçük şirin köyler ve kasabalar yolculuğumuza eşlik ediyordu. Bazen eski bir kale çıkıyordu karşımıza. Özellikle güneşli hava manzaraya bir resim inceliği katıyordu. Güney Fransa’nın Nice kentinden Menton kasabasına yaptığımız tren seyahatinden söz ediyorum.
Akşam geri dönüş yolculuğunda, karanlık deniz manzarasına gecenin ruhu yansıyor ve beni kendi iç alemime çağırıyordu. Uzaklarda ışık kümesinden oluşmuş köyler ve yerleşkeler belirmekteydi. Gökteki yıldızlara, denizde ilerleyen ve parlayan yıldızları andıran gemiler eşlik ediyordu. Manzarada eksikliği hissedilen tek şey yakamozdu. Hem gündüz hem akşam manzarayı trenin penceresinden izlemek mutlu ediyordu beni. Gündüzün masalsılığına gecenin şiirselliği ekleniyordu. Şimdi anlıyordum ressam ve şairlerin bu bölgeyi neden sevdiklerini, arzuladıklarını, burada vakit geçirdiklerini. Bir yolculuk başladığı Nice garında sona eriyordu.
Tren yolculuğu, benim için keyifli ve romantik bir deneyim. Aynı zamanda rahat ve stressiz bir seyahat yöntemi. Trenin ritmik hareketi, manzaraların değişimi ve yolculuk sırasında yaşadığım etkileşimler beni hep büyülemiştir.
Tren yolculuğu uçak ve gemi yolculuğundan oldukça farklı. Uçak genelde bulutların üzerinden uçtuğu için pencerenin sunduğu manzara bu sebeple hep tekdüze kalır. Sadece kalkış ve inişte şehri havadan izlemek zevkli ve heyecanlı. Gemi yolculuğu da çok fazla manzara sunmaz. Lakin tren seyahatinin yolcularına sundukları arasında yoğun ve güzel manzaralar her zaman yerini alır.
Tren yolculukları, zamanda yolculuğa çıkmanın ve manzaralarla dans etmenin incelikli sanatını sunar. Alain de Botton “Seyahat Sanatı” kitabında bu deneyimi keşfederken, yolculuğun kendisiyle birlikte ruhun derinliklerine yolculuk etmenin zarafetinden bahseder ve düşünce ve manzara arasındaki ilişkiyi kurar:
“Önümüzdeki manzarayla aklımızda gelip giden düşünceler arasında garip bir bağlantı vardır: geniş düşünceler geniş manzaralara, yeni düşünceler yeni mekanlara ihtiyaç duyar. Bazen kendimize dair derin düşüncelere dalarız, düşünceler güç kaybeder ve düşecekmiş gibi olur; fakat yeni bir manzara onları canlandırıverir.”
“Ulaşım araçları arasında düşüncenin gelişimine en çok yardım eden araç tren olsa gerek. Trenden görünen manzara gemideki veya uçaktaki manzaralar gibi tekdüze bir biçimde akıp gitmez; trenin hareketi, bizi çileden çıkarmayacak kadar hızlı ve yanından geçtiğimiz nesneleri ayırt edebileceğimiz kadar yavaştır. Trenler bize özel ve kişisel alanlardan kısa kesitler sunar: bir an için mutfağındaki rafa uzanıp fincan alan kadını görürüz …”
“Akıl ne zaman zorlu bir düşünceye çarpsa ve o düşünceden uzaklaşmaya kalksa, pencereden dışarı bakabilme şansı bilincin akışını yeniden canlandırır. Bu esnada gözler bir nesneye kilitlenir, birkaç saniye o nesneyi takip eder, ta ki bilinç hiçbir baskı olmaksızın yeni bir düşünce doğuruncaya kadar.”
Alain de Botton'un "Seyahat Sanatı" eserinde tren yolculuğu, modern insanın hızlı yaşam temposundan kaçıp kendine zaman ayırma arayışını yansıtır. Raylar üzerinde ilerlerken, yolcuların dış dünyayla olan bağlantısı kopmaz; aksine, manzaraları seyrederek ve rüzgârın yüzlerine çarpmasıyla iç huzura kavuşurlar. De Botton, tren yolculuğunun sadece taşıma işlevinin olmadığı, aynı zamanda keşif, huzur ve içsel yolculuk için bir fırsat sunduğunu vurgular. Yolculuk sırasında karşılaşılan insanlar, beklenmedik manzaralar ve yolculuğun getirdiği belirsizlikler, insanın hayal gücünü ve merakını besler. Bu nedenle, tren yolculuğu de Botton tarafından sıradan bir taşınma biçimi değil, adeta bir sanat olarak algılanır.
Böylece Alain de Botton tren yolculuğunu bir keşif ve içsel yolculuk olarak tasvir eder. Trenin ritmik hareketi, manzaranın değişimi ve yolculuğun kendisi, insanı içsel dünyasına yönlendirir. Ayrıca, trenin camlarından geçen manzaraların, insanı farklı duygularla doldurarak yolculuğun anlamını derinleştirdiğini vurgular. Bu büyülü deneyimi özenle işleyen de Botton, yolculuğun değerinin sadece varış noktasında yatmadığını, aynı zamanda kendisiyle olan buluşmanın da bir parçası olduğundan bahseder.
İşte, belki bütün bu sebeplerden dolayı tren yolculuğunu seviyorum. Önümde birden fazla bilet varsa; ben mutlaka tren biletini alırım.
“Ve tam sırasında tren düdüğü…
İşte böyle gelmişti siz dünyada
Değilken bir gün öğle üstü
Bu renklerle bu sesler bir araya.”
Melih Cevdet Anday
Muhammed Üstündağ
Berlin, 2025