İrlanda ve Ulysses'te Türk İzleri
EDEBIYATTARIH
İlkiz Kucur
9/12/20255 min read


İrlanda ile Osmanlı arasındaki sıcak bağ özellikle İrlanda’da yaşanan kıtlık döneminde kurulmuştur. 1845 yılında başlayıp 1852 yılında sona eren büyük kıtlık sırasında yaklaşık 1.000.000 İrlandalı ya hayatını kaybetmiş ya da İrlanda’yı terk etmiştir. Ülkenin temel gıda maddesi olan patateste ortaya çıkan bir mantar nedeniyle kıtlık ve neticesinde ölümler yaşanır. Ülke tarihinin en trajik dönemlerinden biri olarak bu yedi yıllık süre gösterilmektedir. Bu dönemde, İngiltere’nin burnunun dibindeki ülkeye yardım etmemesini İrlandalılar hiçbir zaman unutmayacaktır.


Onlara yardım eli uzaklardan ve hiç ummadıkları topraklardan uzanır. İngiltere’de yayınlanan ve Osmanlı Devleti’ne de ulaşan gazetelerde kıtlıkla ilgili haberlere ilgisiz kalmayan yetkililer hem nakdi yardım hem de bir gemi dolusu patates göndererek sorunun çözümüne katkıda bulunur. Tüm bu yardımları yaparken İngiltere hükümetinden gizli hareket etmişlerdir. Yardım gemileri İrlanda’nın Drogheda Limanı’na yüklerini indirir. Bu yardımı unutmayan kent sakinleri yıllar sonra kurulan Drogheda United’ın amblemini ay yıldız olarak belirler. Daha sonra bu kulüp Drogheda F.C. ile birleşir. Drogheda United F.C adını alır. Taraftarları kulübe Turks adını vermiştir. Trabzonspor’un da kardeş kulübüdür.
Ulysses, Dünya edebiyatının en kült eserlerinden biri olarak yıllardır üzerinde pek çok değerlendirme yapılan romanlardandır. İçeriğinde notalar, şarkı sözleri, kitaplar, onlarca konudaki listeler ve entelektüel tartışmalar bulunur. Bunun yanında farklı ülke ve coğrafyalara ait simgelerle de karşılaşırız. Dönemin İrlanda’sı İngilizler`in hâkimiyeti altında kimliğini ve dilini kaybetmiş, dişleri sökülmüş yaşlı bir kadın imgesiyle temsil edilecek kadar yoksul ve yoksundur.
Şimdi, James Joyce’un çok sevdiği ve Ulysses’te de adı geçen James Clarence Mangan (1 Mayıs 1803 - 20 Haziran 1849)dan söz edelim. Mangan hayatı boyunca Dublin kentinin dışına çıkmamıştır. Bir kütüphane memuru olarak çalışmış, uyuşturucu ve alkol bağımlılığına kıtlık döneminde yayılan kolera da eklenince çok acıklı bir şekilde hayatını kaybetmiştir. Günümüzde İrlanda’nın ulusal şairi olarak kabul edilir. Çeviri kisvesi altında yazdığı Türkçe şiirler nedeniyle adı Oxford Antologie English'te İrlandalı şairler yerine Türk şairler arasında geçer. Türkçe`yi kendi kendine öğrenmiştir. Yedi, sekiz dil bildiği tahmin edilmektedir.
Hiç görmediği Karaman için yazdığı Karaman şiirinden birkaç dize aktarayım:
“Seni daima rüyalarımda görürüm Karaman!
Senin yüzlerce tepeni, binlerce dereni
Karaman. Ah Karaman…”
Belki bir gün bir kentimizde onun büstünü bir parka ya da meydana koyarak anısını yaşatır ve ülkemizde de tanınmasına katkıda bulunuruz.


James Clarence Mangan (1803-1849)
Ulysses’teki bu topraklara ait izleri bulmak için aslında ilk başlangıç noktamız kitabın adı olmalı. Ulysses Roma Mitolojisi’nde Odysseus’un karşılığıdır. Odysseus hepimizin bildiği gibi İthaka Adası’nın kralıdır. Truva Savaşı`na katılmıştır. Kurnaz kral, Truva Atı fikrini ortaya atarak son anda savaşın seyrini değiştirmiştir. Tüm dünyanın bildiği Truva Atı efsanesinin fikir babası olan Odysseus, savaşın ardından adasına, onu bekleyen karısı Penelope ve oğlu Telemakhos’a geri dönmek üzere yola çıkar. İşte onun yıllar süren bu geri dönemeyişini İzmir’li şair Homeros bize ve tüm dünyaya Odysseia’da anlatır.
Kitabın 11. bölümünün adı “Sirenler”dir. Bu bölümün adı Odysseus’un yolculuğu sırasında karşılaştığı Siren Kayalıkları’ndan gelir. Bu kayalıkları İzmir’in Foça ilçesinde bugün de gidip görebiliriz. Antik dönemde, mitolojiden kaynaklı olarak, burada gizemli deniz canlılarının yaşadığına inanılırdı. Bu yaratıkların şarkı söylediği ve buradan geçen denizcileri sesleri ile büyüledikleri, gemilerini parçalayarak onları öldürdükleri rivayet edilirdi.
Bunların dışında kitapta karşımıza çıkan bir başka Türk motifi ise Türk Hamamı’dır. Kitabin suyu çok seven ana karakteri Bloom, Türk Hamamı’nda suyun rahatlatıcı etkisinden söz eder. Bunlara, Türk terliklerini, Molly’nin Türk kıyafetleri ile (dansöz kıyafetini anlıyoruz) Bloom’un kendisini fes takmış bir paşa olarak hayal etmesini de ekleyelim.
Ama kitabı ikinci okuyuşumda belki de beni en çok etkileyen ayrıntı şu alıntıda gizliydi: ”Ayrıca ikinci ayın sonunda insan ruhunun bedene nasıl aşılandığını ve kutsal anamızın Rabbin yüce şefaatini her bir ruha nasıl nakşettiğini oysa öte yanda hayvani bir yüklenmenin haznesi olmaktan başka vasfı bulunmayan dünyevi anamızın ilahi kanun gereğince ölmesi gerektiği ve balıkçının mührünü elinde tutan (Lyon’un ilk piskoposu) erkeklik organına dökülen şarap, doğurganlığı besleyecek ilaç olarak kullanılmıştır. Çevirmenin Notu: Hatta kayanın üstüne kilisesini kuran Kutsal Petrus tarafından da bunun böyleliğinin söylendiğinden bahsetti.” ¹
Peki, kimdir bu Aziz Petrus ve kayanın üstüne kurduğu kilise nerededir? O zaman, yakın zamanda yaşadığımız deprem felaketi nedeniyle neredeyse tüm kentin yerle bir olduğu Hatay’a doğru yola çıkalım. Yıkılan onca bina arasında, dağda kayaya oyularak yapılan bu kilise 6 Şubat depreminde zarar görmeden ayakta kalmıştır. Türkiye Kültür Portalı’nın resmi web sayfasından bu kilise hakkında şu bilgilere ulaşıyoruz.
“Antakya- Reyhanlı yolu üzerinde kente iki kilometre uzaklıkta Habib-i Neccar Dağı yakınında yer almaktadır. Doğal bir mağara olup eklemelerle kiliseye dönüştürülmüştür. Kesin inşa tarihi bilinmemekle birlikte; İsa’nın on iki havarisinden biri olan Aziz Petrus’un ilk vaaz verdiği yer olduğuna ve mağarada cemaatin ilk kez ‘Hıristiyan’ adını aldığına inanılmaktadır. Bu nedenle St. Pierre Kilisesi Hıristiyanlığın ilk kilisesi olarak bilinir.“ ²
Mağara, Hıristiyanlığın Roma Devleti tarafından resmi din olarak kabul edilmesinden sonra yapılan eklemeler ile gotik tarzda bir kilise şeklini almıştır. Aziz Petrus’un ilk Papa olarak kabul edilmesiyle birlikte de Katolik inancının dünyaya yayılmasında bir merkez haline gelmiştir.
Depremden iki yıl önce Hatay’a ailecek yaptığımız gezide bu kiliseyi görme şansına sahip olmuştum. Ulysses’i ikinci okuyuşumda karşıma çıkınca iyi ki gidip görmüşüz dedim. Bu arada depremde Hatay’da zarar görmeyen ender yapılardan biridir.


Birçoğumuzun bildiği gibi dünyanın en pahalı şaraplarından biri olan Petrus şarabı da adını Aziz Petrus’tan alır.
Birbirinden uzak coğrafyalar, iletişim araçlarının kısıtlı olduğu dönemlerde bile birbirlerini nasıl etkileyebiliyor değil mi?
Savaşmadan… Güzelliklerle…
İlkiz Kucur
İstanbul, 2025
James Joyce, Ulysses, çev. Fuat Sevimay, Kafka Yay. İstanbul, 2019, s. 341.