Çocukluğumun Neşesi
DENEME
Sümeyra Tobi
3/7/20253 min read


Çocukluğumun Neşesi
Hafızamın bir köşesinde, sararmış yaprakların rüzgârla dans ettiği o büyülü dünyanın hatıraları var. Tıpkı bir çocuğun rüyasından kopup gelen renkli bir anılar denizi gibi… Çocukluğumun penceresinden dünyaya bakıyorum, her detayda başka bir sıcaklık buluyorum. Uzaklardan gelen tatlı bir melodi kulağımda yankılanıyor; burnumda eski zamanların huzur dolu yemek kokuları, nostaljik perdelerin arasından süzülen güneş ışığıyla birleşiyor. Gözlerim bir hayalin peşine düşüyor; parmaklarım ise sayfaları çevirdikçe kitapların dokusunu hissediyor. Her şey, bir zaman makinesi gibi geçmişin o neşeli ve sıcacık anılarına götürüyor beni.
Kitapların Büyüsü: Kokusu, Dokusu, Hatırası
Kitaplar… Çocukluğumun en değerli hazinelerindendi. Her biri sanki saklı bir hazine haritasıydı. Sayfalarını çevirdikçe ardında başka bir evren saklayan sihirli kapılara açılırdım. Kitaplıktan gelişigüzel elime aldığım bir kitap, beni dünyanın öteki ucuna taşıyabilirdi. Bazen bir kahramanla dost olur, bazen hikâyelerin derinliklerinde kaybolurdum. Kitapların kendine has kokusu beni her seferinde büyülerdi: Kâğıdın, mürekkebin ve yılların kattığı o tarifsiz koku… Sanki her sayfa bir anı, her satır bir başka hikâyeydi.
Sayfaları çevirdiğimde çıkan hışırtı, kulağıma fısıldayan bir melodi gibi, beni huzur dolu bir yolculuğa çıkarırdı. Kitapların içinde bir evren inşa ederdim kendime. Her kelimede biraz daha derinleşir, kendi hayal dünyamda bir yolculuğa çıkardım. Kitapların dünyasında kaybolmak; hem bir maceranın içinde olmak hem de bir sırra ortak olmaktı benim için.
Çocukluğumdan Anlar, Anılar
Bir çocuk gibi saf, bir çocuk gibi neşeli hissetmek… İşte en güzel duygulardan biri bu. Bazen biri bana, “Yine ne kadar neşelisin!” dediğinde, içimde saklı kalan o küçük çocuğun gülümsediğini hissediyorum. Çünkü bu neşe, çocukluğumdan kalan bir yadigâr gibi. Hani o kaygısız, hayata umutla bakan, her yeni güne küçük bir macera gözüyle bakan halimiz…
Çocukken her gün bir hazineydi. Gün batımına kadar oynanan sokak oyunları, köşe başlarında anlatılan masallar, annemin mutfağında pişen yemeklerin kokusu… Hepsi zihnime kazınmış, birer mücevher gibi saklı duruyor. Annemin yaptığı sıcacık tarhana çorbasının kokusu hâlâ burnumda. O koku, yalnızca mideyi değil, ruhu da doyururdu. Sofrada otururken içimde duyduğum huzur, şu an bile burnuma her geldiğinde o eski anların sıcaklığını hissettiriyor bana.
Çocuk Ruhunu Kaybetmemek
Çocukluğun tadı, büyüdükçe daha kıymetli oluyor. O zamanlar her şey keşfedilmeyi bekleyen bir macera gibi gelirdi. En küçük şeylerde bile kocaman mutluluklar bulurduk. Büyüdükçe o heyecanı ve coşkuyu yitirmemek çok önemli. Bazen bir kitap, bazen eski bir şarkı ya da bir anlık tebessüm bizi o günlere geri götürebilir. Çünkü çocukluk, hayata başka bir gözle bakmamızı sağlayan, içimizdeki en saf yanlarımızı hatırlatan bir miras gibi…
O yıllarda duyduğumuz heyecan, o sınırsız hayal gücü, belki de büyüdüğümüzde hep aradığımız şey... Gözümüzü kapattığımızda gördüğümüz renkli dünya, içimizde saklanan o neşeli çocuğun bize bir hediyesi değil mi?
Veeee Hep Umut
Hayat, karmaşanın içinde yol alırken küçük şeylerden keyif almayı unutturmamalı bize. Eski bir kitabın sayfalarını çevirmek, mutfaktan gelen bir yemeğin kokusunu içine çekmek, ya da kulağımıza çalınan eski bir melodiyi dinlemek… İşte, ruhumuzu iyileştiren anlar bunlar.
Çocukluk hiç geçmeyen bir neşe, asla kaybolmayan bir ışık gibidir. Yeter ki o ışığı bulmak için bir kitap açalım, bir hayale dokunalım ya da bir an durup hayatın güzelliklerine gözlerimizi çevirelim. Çünkü çocukluk, hepimizin içinde saklı bir masaldır; onu dinlemeye cesaret ettiğimizde, yeniden gülümseyebiliriz.
Sümeyra Tobi
İstanbul, 2025